*Ben iç çamaşırını pantolonun üzerine giyen bir süpermeni tanıyorumda..
Güzelmiş.
Üç adam ölür ve cennete giderler. Sorgu meleği
birincisine sorar, "Seni cennete yollamadan önce sana bir sorum var: Karına karsu sadık oldun mu ?" Adam yanıtlar, "Evet, asla bir baska kadına bakmadım."Sorgu meleği, "Suradaki Rolls-Royce'u görüyor musun ? O senindir. Cennetteyken kullanabilirsin." Sorgu meleği ikinci adama da aynı soruyu sorar ve şu cevabı
alır, "Bir kez karımı aldattım ama bunu ona itiraf ettim. Beni bağışladı ve mutlu yuvamızı kurtardık." Bunun üzerine sorgu meleği, "Suradaki Mercedes'i görüyor musun ? Cennetteyken onu kullanacaksın." der
ve üçüncü adama da sorar, "Karını hiç aldattın mu ?" Adam yutkunur ve şöyle der, "itiraf edeyim ki;bulduğum her kıza asıldım ve her fırsatta onlarla yattım, birçoğu ile beraber oldum. Üzgünüm." Sorgu meleği, "Ehh" der, "Ama temelde iyi bir adamsın.Şuradaki eski vosvos'u görüyor musun ? cennette onu kullanacaksın." Bunun üzerine üç adam vedalaşır arabalarına atlar ve kendi yollarına giderler. Birkaç
hafta sonra ikinci ve üçüncü adam birlikte gezerlerken barın önünde birinci adamın Rolls-Royce'unu görürler.Bara girdiklerinde adamın perisan bir halde,etrafındaki boş şişelerin arasında salya sümük oturdu?unu görürler ve sasırırlar.
-"Heyy ! ne oldu sana ?" der ikinci adam,
-"Cennettesin, altında bir Rolls-Royce var, hersey mükemmel ama sen niye bu haldesin ?"
-"Bugün karımı gördüm!" der birinci adam.
Diğerleri,
-"Aaaa ! ne kadar güzel ! peki derdin nedir?" diye sorarlar. Adam içini çekerek konusur:
-"Kaykay'la dolaşıyordu !"
Ara sıra bir tanede benden. Araya serpiştirelim.
Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.
-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.
Adam :
-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.
Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti.Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.
Pilot:
-Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.
Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.
Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!
Dehşetle sordu :
-Öğrencilerin nerede?, diye...
-Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim
Istanbul'da üniversitede okuyan genç kiz Ankara'daki babasina telefon etmis:
-"Baba, meraba. Ben Lale...."
-"Ooooo. Güzel kizim benim. N'abersin bakalim?..."
-"Hiç sorma babacigim. Hiç keyfim yok valla..."
-"Hayirdir? Bi sorun mu var?...
Kiz aglamaya baslar; babasi ise üzüntü ve meraktan kafayi yemektedir:
-"N'ooldu kizim? Anlatsana..."
-"Murat evi terketti. Bosanmak istiyormus..."
-"Ne evi lan? Ne bosanmasi? Sen ne zaman evlendin de bosaniyorsun?..."
-"Hani senin hiç hoslanmadigin esrarkes çocuk vardi ya. Ben onunla evlendim."
-"Iyi halt ettin, zilli. Neyse, artik yapacak bi sey yok. Versin mahkemeye, hemen bosanin..."
-"Bosanalim ama benden 10 milyar istiyor. Eger vermezsem, iyi zamanlarimizda çektigi çiplak fotograflarimi Internetten herkese yollayacakmis...."
-"Püüh. Rezil... Çiplak fotograf çektirdin, öyle mi?"
-"Ama babacigim. O benim kocamdi. Ne biliyim böyle bir pustluk yapacagini."
-"Peki. Olan olmus artik. Yarin havale ederim parayi...Ögleden sonra Bankaya gidip çekersin; sonra da alip yakarsin o kahrolasi fotograflari..."
-"Sagol baba. Eeee. Sey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacim var..."
Adam artik iyice fenalasir. Boguk bir sesle konusur:
-"Kürtaj mi? Bi de hamile mi kaldin o çocuktan sen?..."
-"Aslinda ondan degil... Zenci bi çocuk vardi...Zaten o yüzden ayriliyoruz ya...."
Adam bayilmak üzeredir. Nabzi yükselir, tansiyonu düser, artik inleyerek konusmaktadir:
-" Biz seni oraya okumaya yollamistik. Sen ne haltlar çevirmissin. Allahim. Nedir bu basimiza gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kirarim bacaklarini..."
-"Istersen hemen dönebilirim babacigim. Ben geçen yil okuldan atildim çünkü..."
Adam masanin üzerindeki soguk su dolu sürahiyi basindan asagiya devirir ve ancak bu sekilde konusmasini sürdürebilir:
-"Okuldan mi atildin? Hani birlikte avukatlik yapacaktik, zilli?...Eh ulan? Sen hele bi gel buraya. Ben sana yapacagimi bilirim. Evden disariya adim attirmiycam sana. Ilk isteyenle de evlendiricem...."
-"O is zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artik evlenmeden önce esler birbirlerinden saglik raporu istiyorlar... Pek iyi bi rapor sunacagimi zannetmiyorum ben..."
-"Allahim, çildiracagim... Bir de cinsel hastaliklar haaa.....Kesin o zencidendir..."
-"Çok pis arkadaslari vardi. Bilmem artik hangisinden kapmisimdir..."
Güm diye bir ses duyulur. Adam kisa bir süre için kendinden geçmistir; ancak hemen kendisini toparlayip tekrar telefonu alir.
-"Hemen bu aksam dayini yolluyorum oraya. Seni alip gelecek. Adresini ver bakiyim..."
-" Mahmutpasa Karakolu'ndayim... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yaninda..."
-"Karakol mu?...Bi de karakola mi düstün layyynnn? Ne yaptin?...."
-"Dün kafam çok bozuktu, çok içmisim. Araba kiralayip dolasmaya çiktim. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanina girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralik araba firmasina biraz para vermek gerekir sanirim..."
Adam artik iyice fenalasmistir. Hatta fenalasmak ne kelime; adeta kahrolmustur. Telefonda kisa bir sessizlik olur. Kiz tekrar konusmaya baslar:
-"Babacigim. Sakin üzülme. Bütün bunlar bir sakaydi. Ben sadece sinifta kaldigimi söylemek için aramistim..."
Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykirir:
-"Canin sagolsun be güzelim, bosveeerrr. Okul da neymis? Hiç mühim degil, tatli canin sagolsun senin...."
Temel bir gün kahveye girmiş. Üstü başı yırtıkmış. Ne oldu diye sormuşlar.
-Temel: "Kaynanamı gömdük."diye cevap vermiş.
- Kahvedekiler: "İyi de bu halin ne?"
-Temel: "Biraz direndi de."
Temel ve dursun yaz tatillerinde Antarktika'ya gitmeye karar vermişler. Uzun bir yolculuktan sonra buzlar diyarına varmışlar. Bir rehber bulamadıklarından kendileri gezmişler uzun buz ovalarını. ertesi sabah bir rehberle anlaşarak kıtanın en güzel yerlerini rehber eşliğinde gezip merak ettiklerini soruyorlarmış. Bir ara Temel rehbere seslenerek
- " Pardon burada hiç beyaz kadın var mı ? " diye sormuş,
- Rehber "Tabiî ki var, buradaki kadınların yüzde doksanı beyazdır" demiş.
- "Peki siyah kadın var mi?"
- "Eh bir kaç tane var bu civarda"
- "Pekİ siyah beyaz kadın var mı" rehber son derece şaşkın bir şekilde
- "Tabiî ki hayır ben hiçbir yerde rastlamadım böyle kadına" Cevaptan hiç de hoşnut kalmayan Temel Dursun'a dönerek
- " Ula dursun yoksa dün akşamkiler penguen miydi???".
Temel Londra'ya uçakla seyahat ediyormuş. Uçakta her şey normal iken birden pilotun sesi duyulmuş:
- "Sayın yolcular, uçağımızdaki 4 motordan bir tanesi bozuldu, ama biz 3 motorla rahat iniş yapabiliriz" Neyse rahatlar herkes. 15 dakika sonra bir anons daha:
- "Sayın yolcular maalesef 1 motorumuz daha bozuldu ama biz 2 motorla inişi yapacağız" Herkes rahat ama bir anons daha gelmesinden korkmaktadır. 20 dakika sonra bir anons daha gelir:
-"Sayın yolcularımız 2 motordan biri daha bozuldu ama biz en iyisiyiz ve 1 motorla inişi size garanti ediyoruz" Herkes ohh çeker rahatlar. Temel ise panik içinde:
- "Uyy bu motorda bozulursa havada kalacağuz"
Temel oğluna parmakların isimlerini öğretiyormuş."Bak uşağum bu baş, bu işaret, bu orta, bu yüzük ve buda serçe parmak. Anladınmı?"oğlu kafasını sallayarak hayır demiş.Temel bir kez daha anlatmış ve tekrar sormuş " anladın mı uşağum?".Çocuk tekrar hayır demiş.Bir daha, bir daha derken en sonunda çocuk anladım deyince, Temel elini sallayarak "bak bakalım bir de karıştırarak sorayım" demiş...
Temel ile Dursun balık avlamaya çıkmışlar. Birinci gün hiç balık yakalayamamışlar, ikinci gün de hiç balık yakalayamamışlar, üçüncü gün bir kova balık yakalamışlar.Bunun üzerine Temel Dursun'a "Dursun bu yeri iyi belle, yarın da buraya geliriz."der. Kıyıya vardıkları zaman Temel Dursun'a sormuş:
-Dursun yeri iyi belledin mi?
-Evet
-Ne yaptın?
-Kayığın ucuna çarpı koydum.
-Ulan salak yarın bu kayığı kiralayacağımızı nereden biliyorsun?
Temel boğazda tekneyle turist gezdiriyor, bir gün bir Amerikalıyı alıyor başlıyorlar gezmeye...Amerikalı bir saray görüyor.
-Bu ne kadar zamanda yapılmış diye soruyor. Temel :
-5 yılda, diye cevap veriyor. Amerikalı :
-Yazık bizde olsa 1 yılda yapılırdı. Biraz sonra bir cami görüyor.
-Bu ne kadar zamanda yapılmış, diye soruyor... Temel :
-2 yıl, diye cevap veriyor. Amerikalı :
-Yazık be bizde olsa 3 ayda biterdi, diyor. Temel uyuz oluyor duruma... Biraz sonra bir tarihi yapı daha görüyorlar..gene soruyor Amerikalı... Temel :
-2 ay, diyor. Amerikalı yine :
-Yazık be bizde olsa 1 haftada biterdi, diyor. Temel iyice kıllanıyor. Tam o sırada Boğaz Köprüsü'nün altına geliyorlar... Amerikali yukarıyı göstererek :
-Bu köprü ne kadar zamanda yapıldı, diyor. Temel şaşkın şaşkın bakışlarla kafayı kaldırıp
-Hangisi? Bu mu? Bu dün burada yoktu yaa...
Temel eğlenmek için bir yer arıyormuş.Daha önce bir çok bara gitmiş fakat simdi gidecek farklı bir yer arıyormuş.Bir arkadaşı ona Sarı Bar adlı bir yer önermiş.Oda gitmiş fakat diğer yerlerden hiçbir farkı yokmuş.Neyse demiş içkisini içmiş tuvalete gitmiş . Bir de ne görsün altın bir pisuar var. Çok şaşırmış daha sonra pisuara işeyip gitmiş. Öbür gün yine gelmiş ve içkisini içip tuvalete gitmiş. Bir de ne görsün altın pisuar yerinde yok. Barmene gidip"Tek farkınız altın pisuardı,şimdi o da yok"demiş. Barmen barda oturan iri yarı adama dönüp "Necmi abii senin saksofona işeyen adam geldi" demiş.
Temel'in tek hayali Mısıra gidip muhteşem Piramitleri görmektir.Tarlayı,ineği satar bilet parasını denkler ve ilk gemiyle Kahire'ye gider.Gemiden iner inmezde cebindeki para ile Piramitlere nasıl gideceğini araştırır.Gezi programları ve kiralık araç çok pahalı gelir. Tam ümitsizce dolaşırken bir levha görür" kiralık develer" hemen sorar, günlüğü çok ucuza gelir ve kiralar.Tabi zekice bir soru sorar.
-"Bu deveyi nasıl kullanabilirim". Görevli kişi nazikçe bu soruya cevap verir. " Devemizde 3 vites vardır 1.vites için bir kez "OH" demeniz yeterli 2.vites için iki kez "OH
-OH", ve en seri vites 3. vitestir bunun için ise üç kez "OH
-OH
-OH" demelisiniz"der. tabii temel hemen sorar "peki nasıl durduracağım bu deveyi?,freni yok mu?"
-Satıcı "Devemizin freni için "ALLAH" demeniz yeterlidir der, Temel meydanda bir iki deneme turu atar "OH" der yürütür,"ALLAH" der deve durur.Temel ikna olunca da, satıcı devenin yönünü Piramitlere doğru çevirir. Temel "OH" diyerek deveyi birinci viteste kaldırır.Çölde yol boyunca Temel birinci vitesi pek kullanmaz seri bir şekilde hedefine gider. Uzakta piramitler görünür fakat çöl sıcağı ve devenin sarsıntısından sersemleyen Temel piramitlerin arasından hızla geçen deve ile ancak bir iki kare fotoğraf çekebilir ve deveyi durdurmak ister, "İNŞALLAH" der ,Deve durmaz, "MAŞALLAH"der deve durmaz, tüm bu gayretlerle deveyi durduracak sözcüğü hatırlayamayan Temel deveyi birinci vitese alır fakat az ilerideki uçuruma doğru deve yavaş yavaş yaklaşmaktadır, "İNŞALLAH","MAŞALLAH" der deve durmaz ve uçurum kenarında düşmeden önceki son adımını havaya kaldırır ve Temel aşağıya düşmenin verdiği korkuyla elleriyle gözlerini kapar "ALLAH" der deve zınk diye durur. Düşmediğini gören Temel gözlerini açar ve sevinç içinde derin bir "OH"çeker.(malum 1. vites)
Temel savaşta büyük çatışmanın hemen ardından gecenin sessizliğinde bir sigara yakar. Arkadaşı bağırır
- Ne yapıyorsun? bu çok tehlikeli!!!! Temel sakin
- Merak etme içime çekmeyrum da !!!!!!
Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, da?!" Dursun hafifçe gülmüş. "Temel'im burası Amerika! Burada her bir şey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git, bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik, da?!" Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temelim burası Amerika! Burada her bir şey büyük!" Neyse, aksam olmuş, yemek salonuna geçmişler. Salonun ortasında kocaman bir masa. Bir ucunda Temel, bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış "amma büyük masa, da!" Dursun'un sesi gelmiş, "Temelim burası Amerika! Burada her bir şey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun olduğu yermiş. Herler karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"
Ava çıkmış adam, başına gelenleri anlatıyormuş :
-Ormanda ilerlerken, karşıma kocaman bir Ayı çıkmaz mı?Çifteyi doğrultacak vakit yok!..Silahı bir kenara attığım gibi başladım kaçmaya.Fakat Ayı peşimde!Benden hızlı koşuyor.Bir ara ayının sıcacık nefesini ensemde hissettim.O kadar yaklaşmıştı.Derken Ayının ayağı kaydı, yere düştü...Fırsat bu fırsat, tabana kuvvet arayı açtım.Ama Ayı toparlandı, kalktı, bana yetişti.Yine nefesi ensemde... Pençesini uzatsa omuzumdan yakalayacak.Allahtan tam o sırada yine Ayının ayağı kaydı, yere düştü.Talih bana gülüyor!Hızımı arttırabildiğim kadar arttırdım, yeniden arayı beşyüz metre kadar açtım.Tanrı sizi inandırsın arkadaşlar, Ayı yine bana yetişti.Yine nefesi ensemde...şansa bakın...Ayının tekrar ayağı kayıp yere düşmez mi?
Serüveni dinleyenlerden biri dayanamamış :
-Sen de çok yürekliymişsin kardeşim!...Hayvan bana üç defa nefesi enseme gelecek kadar sokulsa, çok ayıptır söylemesi, ben korkumdan altıma ederim.
Avcı dönüp ters ters sözünü kesene bakmış :
-Lafı karıştırma yahu!Ayı üç kez neyin üstüne bastı da ayağı kayıp yere düştü sanıyorsun?
Bir daha:
Bir adam, tanrının doğasını anlamak istiyormuş ve ona sormuş;
"Tanrım, bir milyon yıl senin için ne kadar bir süredir?"
Tanrı söyle cevaplamış;
"Bir milyon yıl, benim için 1 dakika kadardır."
Adam sormaya devam etmiş;
"Peki tanrım, bir milyon dolar senin için ne kadardır?".Tanrı cevaplamış;
"Bir milyon dolar benim için bir pennydir"
Adam dayanamamış;
"Tanrım bana bir penny verir misin? " demiş.
Tanrıdan söyle bir cevap gelmiş;
-"Bir dakika. "
Adamın biri yolda bir çocuk görmüş. Adını sormuş. Çocuk tam adını söylicekken Dur Dur demiş adam. Ben tahmin edeyim senin adını. Sen sadece baş harfini söyle. Çocuk "Y" demiş. Adam başlamış saymaya.
-Yunus
-Hayır
-Yakup
-Hayır
-Yusuf
-Hayır
...
Adam sinirlenmiş. Başlamış kız isimlerini saymaya.
-Yeliz
-Hayır
-Yeşim
-Hayır
...
En sonunda kızan adam.
-Ne ulan senin ismin! demiş.
Sonra çocuk.
-Yamazan
--------------------------------------------------------------
Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır.
Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir.
Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....
Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür,arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır.
Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
-Kime : Sevgili karıma
Konu : Yeni ulaştım.
Tarih : 16 Mayıs 2004 Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not : Burası çok sıcak.
Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş , son celsede hakim delil yetersizliğinden temelin tahliyesine karar vermiş . temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime ;
-Uy cözünü sevdigumun hacim beyi , yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu.....?
Adam, karısının kedisinden nefret etmektedir. Kadın evde
yokken arabaya attığı gibi uzak bir mahalleye bırakır hayvanı.. Eve
geri gelir bakar bizimki kanepenin üzerinde mışıl mışıl
uyuyor..
Ertesi hafta daha uzağa bırakır.. Geri gelir bizimki gene kanepenin
üzerinde!..
Bir hafta sonra daha da uzağa bırakır, geri gelir, gene evde!..
En sonunda alır hayvanı gider, gider, gider.. Akşam
evin telefonu çalar.. Karısı telefonu açar. Karşısında kocası.
"Alo? Necla kedi evde mi?"
"Evdeee.."
"Versene şu lavuğu bana yolu tarif etsin.."
Evlenme hazirligi icinde olan bir gift trafik
kazasinda ölüp cennete giderler. Damat adayi durumu
gorevli melege anlatarak evlenip
evlenemeyeceklerini sordu. "Bir bakayim" dedi
gvrevli melek. Aradan 3 ay gectikten sonra
gorevli melek magdur cifte sevincli haberi vermek
igin "Hersey ayarlandi. Sizi evlendirebiliriz"
dedi.
"Sey... Biz dusundukde,Acaba evliligimiz yurumezse
bizi bosayabilirmisiniz ?" dedi damat adayi.
Gorevli melek gok gurultusu sesiyle son derece
kizgin bir sekilde;
"Siz Manyak misiniz ?? Cennette bir imam
bulabilmek icin 3 ayimi verdim.
Avukat bulmak ne kadar surer tahmin
edebiliyormusunuz?"...
Adamınbiri bir gün, iki saat ortalarda gözükmedikten sonra karısının kendisini beklediği bara gitmiş. Karısı, adama çıkışmış:
-Nerede kaldın körolası? İki saattir yoksun!
-Şimdi sırası değil, eve gidip hemen bavulunu hazırla. Arkadaşım kapıda bekliyor. Seni kumarda kaybettim.
-Bunu nasıl yaparsın!!!
Adam gayet sakin bir şekilde:
-Hile yaptım karıcığım...
Bir doktor aklihastanesinin bahcesine havuz yaptirmis bütün deliler atlamislar 360 atlayanlarmi dersin baliklama atlayanlarmi dersin.
Doktor bi deliye sormus :"ee nasil buldunuz havuzu?"
Deli:"vallahi cok güzel doktor bey ."
Doktor :"iyi o zaman yarin da havuza su doldururuz."